15 Eylül 2007 Cumartesi

Yaşamayı eskitmektenEskitmek için kullanmak gerektir bir şeyi, herhangi bir şeyiYaşamayı tüketmekten Bu da öyle tüketmek için başlamak gerekir.Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi, BirBelki bu yoldan giderek Bir bayram nasıl beklenirseBelki bu yoldan giderek bir şeye varacakBir bayrama nasıl hazırlık yapılırsa, nasıl yaşamanın bütün kaygıları, bütün işleri, oruçları bayrama yönelirse, o kaygılar, o işler, o oruçlar nasıl o bayramda gerekliklerinin doğrulanışını bulursa Ama bayram gelirseBurada duruyor, Bayram gelirse...Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse...Bayramın geldiğini kaç kez düşündü hayatı boyunca, kaç kez ‘işte geldi artık’ dedi, kaç kez artık gelen bu bayramla Bugün, bu bayramı gelmiş sayacak mı ki?Oysa bir imgeninAma imge dediği anda, aklına imgeyi getirdiği anda, bir sözle biçimleştiriyor bu kavramı. Bu söz, bütün ömrüne,yaşamasını başarmış olsa da olmasa da, bütün ömrüne yön vermiş, bütün ömrünü yönetmiş bir söz değil mi? Ne yapmışsa o söz yüzünden yapmış değil mi? Hiç değilse öyle görünmüyor mu? O sözü de bir yana bırakabilmeli. Artık o sözün burada yalnız bir anlamı var, o anlamın ötesinde bir değer taşımıyor. Yaşamasını yönettiği zaman taşıdığı değere yer yok buralarda.Hele bu anda. Her sözün her yerde, her çağda, bir başka gerçekliği, bir başka geçerliği.Oysa bir imgenin, bir resmin, yan yana gelen iki rengin, bir rengin çeşitli ayrıntılarının üzerinde durmak, düşünceyi sayıklatıyor. Asıl bundan kaçınması gerekmiyor mu?

Hiç yorum yok: