27 Aralık 2010 Pazartesi

geceyarısı yastığa aforizmalar


gecenin orta vakitleri yanımdaki yastığa aforizmalar dizdim, karanlık kadar tepkisizdi ama korku yoktu yamru yumru ezilmiş bedeninde, oysa korku en beşeri duygudur, korkmuyorum diyip kendimi ya da başkalarını kandırma telaşına düşmeyip insan olduğumu unutmadım o vakitte.

"İnsanlar ışığın çevresinde toplaşırlar. Daha iyi görmek için değil, daha iyi parıldamak için." Hayır olmadı, karanlık tepkisiz, yastık daha da uzak. Başka deneme;

"İnsanların %10'u yaşar. Geri kalanlar sadece vardır."

Bu da olmadı, sokağı teğet geçen arabanın gürültülü ışığı bir selam verdi o kadar, vazçgeçmeden son bir deneme; Kendi omzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki?

Pencereyi araladım yastık balkondaydı..

12 Aralık 2010 Pazar

geceler gündüze


geceler gündüze dönerken aydınlanmayan taraflarımız var




http://www.youtube.com/watch?v=8H1gOfgRqXE

10 Aralık 2010 Cuma

sisler dağılırken


güneşin doğduğu yer nasıl bilinemiyorsa, güneşin battığı yer nasıl bilinemiyorsa,buna karşılık bu güneşin dağların ardından çıkışı ile dağların ardına düşüşü arasındaki yolu az çok biliniyorsa, hele tepenizde durduğunda bu güneş nasıl dünyada bilinen birkaç, iyi bilinen birkaç şeyden biriyse, yaşamanın başlangıç noktası ile bitim noktası sisli bir takım yeşilliklerin buğulu unutulmuşluğu içinde eriyor ama ortasına yaklaştıkça, o yaşamın en parlak anı, öğle vakti, doruk noktası olan tepeye yaklaştıkça anılar aydınlanıyor, tepenin doruğunda hiç erimeyecek bir buz parçasının keskin aydınlığı içinde o yaşam, deniz kollarının birleştiği noktada, bütün öbür anılara meydan okuyan bir ölümsüzlüğe kavuşuyor.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Sınırlar ülkeleri, çizgiler insanları..


Ülkeler aralarına sınırlar koyarken bunu bir çok nedene dayandırabilirler. Dil, ulus, ortak geçmiş farklılığı ya da toprak bütünlüğünü öne sürebilirler ki bunun geçmişi insanlık tarihi kadar gerilere gidebilir. İnsanların günlük hayatta oluşturdukları, dayattıkları çizgilerin ise uzun bir tarihe dayanması bir yana, ortak geçmişi, yaşanmışlıkları bir anda silmesi, ötelemesi anlaşılabilir değil. Kimi zaman açıkça, kimi zaman belirsizce gözümüze sokulan bu çizgiler en basit insani değerleri unutturur, düşmanlaştırır. Kendini çok basit karşıtlıklarla ifade eden bu dil, çizginin iki yakasına çeker insanları. Hâlihazırda bu çizginin varlığı ortada olmasa, bu kadar çabuk tüketilen ortak geçmişler, yaşanmışlıklar da olmazdı. Her şeyin yolunda gibi gittiği ilişkilerde, birlikteliklerde bile düşman dil hemen yer buluverir kendine. Bitme, değişme, yenilenme hayatın dengesi içinde var olan olgular ve dengesizliği önlerler ama yine de insanların birbirlerini ötelediği çizgisel dengesizliği açıklamaya yetmezler. Bu bilinen şehirli-köylü, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz ayrımından daha derinlerde yatan, açığa çıkmak için fırsat bekleyen bir zaman çizgisi. Yolun karşısına geçmek için ışıkların iznini beklersin, yolda seni tedirgin eden hareketlilik vardır ama seni geren şey ezilme tehlikesinden öte havadaki belirsizliktir. Çizgiler sınırlarını belirlemeye başladığında alışırsın, oluruna bırakırsın, herkesin yaptığını yaparsın, görmezlikten gelirsin ya da çizgilerini kalınlaştırırsın.

Doğduğumuzda sınırlar vardı, çizgiler yolları ayırıyordu şimdi insanları..

kışa doğru istanbul


Saklı bir şeyler var yaşanmamış, yaşanmış bir şeyler var saklı.